HAKKINDA DESTAN YAZILAN BİR İLÇEMİZ: BOZYAZI…

HAMDİ MERT VE BOZYAZI DESTANI

Bozyazı’ nın tarihi çok eski dönemlere kadar uzanmaktadır.

İlçe tarihte Hititler, Asurlar, Lidyalılar, Persler, Romalılar, Memlükler, Abbasiler, Selçuklular ve Osmanlılar hükümranlığında kalmıştır.

İlçenin Osmanlı Hakimiyetine geçişi Fatih Sultan Mehmet zamanında Karamanoğulları Beyliği Osmanlı Hakimiyetine dahil etmesiyle Osmanlı topraklarına kalmıştır.

Bozyazı İlçesi adını İlçenin ilk yerleşim yeri olan Gürlevik yöresinin güneyindeki ovanın sulu tarım yapılmadan önce halk tarafından “Çorak düzlük” anlamında “Boz alan” , “Bozova”, “Bozyazı” şeklinde isimlendirmesinden almıştır.

Anamur İlçesine bağlı kasaba iken 1988 yılında çıkartılan kanunla ilçe haline gelmiştir.

Bozyazı İlçesi bulunduğu konum itibariyle, Torosların eteklerinde Akdeniz kıyısında, doğusunda Aydıncık , batısında Anamur, Kuzeyinde Gülnar ve Ermenek ilçeleri, Güneyinde ise Akdeniz sahil şeridi yer almaktadır.
Yüz ölçümü 566 Km2 olup, deniz seviyesinde rakım 0, en yüksek noktasında ise rakım 1760 metredir. Yaklaşık 25 km sahil şeridine sahiptir.

Önemli akarsuları İlçe merkezinden geçerek denize dökülen sini çayı ile Tekeli ve Tekmen Kasabaları arasında yer alan Aksaz çayıdır.

Tarım ilçe ekonomisinde en büyük payı almaktadır. Seracılık ve muz üretimi başta olmak üzere narenciye, sebze ve meyve yetiştiriciliği yapılmaktadır.

İlçe arazisinin çok büyük kısmı ormanlık ve dağlıktır. ilçe merkezi başta olmak üzere Tekmen, Tekeli, Gözce ve Gözsüzce sahilleri önemli turizm merkezleridir.

Bozyazı pek çok akademisyen, bürokrat ve üst düzeyde insan yetiştirmiştir.

Bunlardan biri BOZYAZI DESTANINI yazan merhum ağabeyim Hamdi Mert idi.
Bozyazı Belediyesi Hamdi Mert’in doğduğu Denizciler mahallesinde Hacı Ahmet Mert caddesi üzerinde bulunan bir sokağa merhum ağabeyim HAMDİ MERT SOKAĞI adını vermiştir.

Bu asil davranışlarından dolayı başta Bozyazı Belediye Başkanımız sayın Mustafa Çetinkaya olmak üzere Belediye meclis üyelerine ailem adına teşekkürlerimi sunuyorum.

Yine bundan önceki Bozyazı Belediyesi merhum babamın adını Denizciler mahallesini de içine alan caddeye HACI AHMET MERT caddesi adını vermişti.

Bu asil davranışlarından dolayı da başta bir önceki Belediye Başkanımız sayın Mehmet Ballı olmak üzere o dönemdeki Belediye Meclis üyelerine ailem adına teşekkür ediyorum.

Bozyazı Destanını yazan ağabeyim Hamdi Mert 1942 yılında Mersin'in Anamur İlçesi Bozyazı kasabası, Gürlevik Köyü’nde doğmuştu.

İlköğrenimini Bozyazı Bölge İlkokulu'nda, ortaöğrenimini Adana İmam-Hatip Lisesi’nde okumuştu.
1962 yılında Adana İmam Hatip Lisesinden, 1963 yılında Nazilli Lisesi’nden, 1967 yılında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nden, 1971 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olmuştu.
1971-1973 yıllarında Ankara Barosu’nda avukatlık stajını bitirmişti.
1973-1974 yıllarında bu baroya bağlı olarak avukatlık yapmıştı.
1967-1969 yıllarında Denizli ve 1969-1973 yılları arasında Ankara İmam Hatip Lisesi’nde meslek dersleri, 1974 yılında Ankara Yıldırım Beyazıt Ortaokulu’nda Din Bilgisi öğretmenliği yapmıştı.
Aynı yıl (1974) TC Diyanet İşleri Başkanlığı’na Hukuk Müşaviri olarak atanmıştı.
1978 yılında Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı’na getirilmişti.
1991 yılında “Diyanet Aylık Dergi” projesini hazırlamış ve ilk Genel Yayın Yönetmeni olmuştu..
1992 yılında TC Lahey Büyükelçiliği’ne Sosyal Hizmetler (Din Hizmetleri) Müşaviri olarak tayin edilmişti.
1977 yılında Başbakanlık Müşaviri olmuştu.
1998 yılında Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı kadrosundan emekli olarak Ahmet Yesevî Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi’nde Yayınlar Genel Müdürü olarak göreve başlamıştı.
Aynı üniversitede Hukuk Danışmanlığı yaparken Ahmet Yesevî Üniversitesi Yardım Vakfı Genel Müdürlüğü’nü yürütmüştü.
Genel Müdürlük görevinde iken AY İnşaat Türkiye Anonim Şirketi (AYTAŞ) n'in kuruluşunda görev almış ve Yönetim Kurulu Başkanlığı’na getirilmişti.
Ahmet Yesevî Üniversitesi İnternetle Uzaktan Eğitim Sistemi’nde (TÜRTEP) “Yesevîlik Bilgisi (Tasavvuf)” Dersi Danışman Hocalığı yapmıştı.
2005 yılında Ahmet Yesevî Üniversitesi bünyesinde “Bilinmeyen İslam” adı ile kurduğu web sitesi ile İslâmiyet’e yönelik karalama kampanyalarına karşı İslâmiyet’in Kur’an ve Sünnet temeline dayalı, evrensel hükümlerini internet ortamında yayınlamıştı.
Tercüman Gazetesi’nde 1981-1987; Ortadoğu Gazetesi’nde 1998-1999 yılları arasında, Ayyıldız Gazetesi’nde ise 1999 yılında köşe yazıları yazmıştı.
2000-2012 yılları arasında internet gazetesi Aygazete’de haftalık yazılarına devam etmişti.
Ağabeyim Hamdi Mert’in “Avukatlık” sertifikası yanı sıra “İslâm Hukuku Ferâiz ve İntikal Sertifikası” bulunuyor.
30 yakın eser yazmıştır.
Ayrıca: “ Bir Ömrün Hikâyesi “ adıyla Hayatını ve Hatıralarını yazmıştır.
Destanlarından biri de Bozyazı Destanıdır.
İşte merhum ağabeyim Hamdi Mert'in yazdığı o destan:

BOZYAZI DESTANI:
Bozyazı”yı naylon poşete sokup,
“Ak” yazı haline getiren canlara..ithaf etmiştir.
Ağabeyimin yazdığı Bozyazı Destanını sizlerle paylaşmak istiyorum:
''BOZYAZI DESTANI
Adıma bakmayın
Bende rengin her türü;
Yeşilin her tonu var..
Dağlarca, tepelerce ormanlarım;
Ufkunda Kıbrısım, uçsuz-bucaksız denizim
El değmemiş güzelliklerimle koyun-koyuna, iç-içeyim..
Akdeniz’in sıcak kumsallarında dalgalarla kucak-kucağa uyur;
Torosların çılgın yamaçlarında kekik, yavşan kokularında uyanırım..
Ağlıca’dan-Toroslara tırmanırken
Geçmişin engin düzlüklerinde yol alır duygularım..
Beğkonağı’ndan-Kozak Deresi’ne;
Ardıç yaylasından-Işam Alanı’na
Geçmiş ve geleceği birlikte koklarım..
Koz Ağacı, Meteris, Navgasın ve Tersakan yaylağım;
Mersin dallarının kucakladığı, limon çiçeklerinin kanatlandığı
Yazılar, yamaçlar kışlağım..
Ovalarım narenciye, turfanda muz;
Dağlarımsa ardıç, pelit, köknar cenneti..
Eskiden geyikler dolaşırdı başı dumanlı dağlarımda
Geyik avlanır, keklik avlanır, sürek avına çıkılırdı
Atmacalar salınırda küncü, fıstık, darı tarlalarına
Atmacalar bıldırcınla dönerdi pençelerinde
Doğan’ca, Kartal’ca..
Atmacalar kendilerini Kartal sanırlardı
Güz günlerinin yaydan-kışa yol alan serinliğinde..
Bir zamanlar, çamların yeşiliyle buluşurdu denizlerim
Bir gökkuşağı güzelliğinde
Renk cümbüşüne dönüşürdü dağlarım, tepelerim..
Bir zamanlar davullar çalınırdı düğünlerimde
Delikanlılarım güreş tutar;
Genç kızlarım eğirtmeç eğirir; üçtaş, beştaş çevirirlerdi..
“Ağırlık” gitti mi, düğünümüz var diye,
Sökün ederdi evlerden siniler, tepsiler
Düğün evi düğün evine, şölen yerine dönerdi
Gelini al At’a bindirirler;
Başına “Pulluca” örterlerdi..
At’tan inmezdi gelin, indirmelik almadan..
At’tan inmezdi gelin, başına para-pul saçılmadan
At’tan inmezdi gelin, gelince karşılandığına inanmadan..
Allı-pullu Ayşe’ler, Emine’ler, Fadime’ler
Geçmişten bugüne bu renklerle, bu zenginlikle geldiler
Bizi “Biz” yapan töreleri, kınalı ellerinde ördüler..
Kızı-kızanı, oğlu-uşağı
Savaşta, barışta, kıtlıkta
Ekin derdiler, harman dövdüler
Toprağı elleriyle sürüp, ayaklarıyla bel teptiler..
Arı kovanları, ulu ağaçlara kurulan “Kovanlık”larda saklanırdı
Ulu ceviz, ulu alma ağaçları, ulu sırıklarla çırpılırdı..
Ak ekmeğimiz, kara saçlarda pişirilir;
Yeleğimiz, gömleğimiz, çulfalıklarda dokunurdu..
Darı sömekleri zavraklarda kurutulur;
Darı değirmenlerinde öğütülürdü..
Bir zamanlar var ya, bir zamanlar
Yazlığımız, kışlığımız, evimizin önündeki sekiden çıkarılırdı
Üzümümüz, pekmezimiz, bağımızdan..
Yavşanımızı, kekiğimizi Torosların yamaçlarından derer;
Odunumuzu, kömürümüzü kendi ormanımızdan eylerdik..
Bir “Komşuluk” hukukumuz vardı, kuramı-kuralı kendimizden
Bir yalın topluluktuk ki;
Öküzü ölenin, evi yananın, bağı-bahçesi kuruyanın
Yanındaydık hepimiz köycek..
Birbirimizin eli-kolu, gözü-kulağıydık..
Beyreli, Ağzıkara, Tekmen, Tekeli,
Manastır, Denizciler, Narınca, Evciler
Bi geniş “Aile” gibiydik..
Karabucak’tan-Karaseli’ye,
Dereköy’den Kızılca’ya ünleyen ses
Dağların yamaçlarında yankılanırdı:
“Yettim! .”, “Geldim! .” Dercesine..
“Ağa”ları vardı Bozyazı’nın, “Ağa”ca,
“Beğ”leri vardı “Beğ”ce..
Ve sanları “Ağa”, “Beğ” olmayan niceleri..
Saklı hazineler gibi sessiz, gösterişsiz..
Devlet eli girmeyen bu kuytu köşeye “Devlet”çe kucak açtılar..
Devletçe büyüdüler, Devletçe ululaştılar..
Yollarını kendileri yaptılar, Köprülerini kendileri kurdular
Yazılarını-ovalarını kendileri suladılar..
Okul, karakol, terbiyelerini kendileri sağladılar..
Geçmişten-bugüne bu bilinçle ulaştılar
Onlar gerçek Bozyazı, gerçek Bozyazılıydılar..''

İşte ağabeyim merhum Hamdi Mert’in yazdığı Bozyazı destanı bu…
Hoşça kalınız.

GAZİ MERT
Eğitimci - Yazar